in- house

in house

vb içinde

in house

kuruluşun

in house

bir şirketin

in house

kurumun

in-house

kurum içi Noun, Management

in-house

kendi bünyesindeki Adjective

in- house agency

reklam yapanın kendi şirketi içindeki reklam hizmetleri bölümü

in- house control

işyeri kontrolü

in- house rule

işyeri talimatnamesi

a House in the British parliament

kamara

arrangement of furniture in a new house

yeni bir evde möbleleri düzenleme

be comfortably established in one's new house

yeni evinde rahatça yerleşmiş olmak Verb

be in occupation of a house

bir evde oturmak Verb

be master in one's own house

kendi evinin efendisi olmak Verb

cash in house

evde mevcut para

committee on rules in the house

(Br) içtüzük kurulu

establish oneself in a house

eve yerleşmek Verb

establish oneself in a house

bir eve yerleşmek Verb

have a good store of provisions in the house

evde yeterli erzak bulundurmak Verb

have great sway in the house

Parlamentoda büyük nüfuzu olmak Verb

house one's old books in an attic

eski kitaplarını tavan arasına koymak Verb

improvements in house buildings

konutlarda yapılan ıslah edici tadilat

inhouse

yerli, iç+, içeride olan, bir kurumun kendi personeli/olanakları ile yapılan.
inhouse research.

invest in house property

parasını eve yatırmak Verb

invest in house property

emlake para yatırmak Verb

invest one's money in house property

parasını emlaka yatırmak Verb

keep one's tenant house in habitable repair

kiraya verdiği evin oturulabilir halde onarımını sağlamak Verb

leave a servant in charge of a house

hizmetçiye evi teslim etmek Verb

live in a house rent-free

bir evde kira vermeden oturmak Verb

live in a modest little house

mütevazı kendi halinde küçük bir evde oturmak Verb

live in a ruinous old house

viranede oturmak Verb

live in one's very house

sadece kendisi için yaşamak Verb

make a house over in several apartments

evi tadil ederek dairelere ayırmak Verb

make a house over in several apartments

bir evi tadil ederek dairelere ayırmak Verb

make oneself heard in every part of the house

tiyatro salonunun her köşesinden duyulmak Verb

not a pennyworth of food in the house

evde yiyecek kırıntı olmamak Verb

put one's financial house in order

mali işlerini düzene sokmak Verb

put one's own house in order first

ilkin kendi işlerine bir çekidüzen vermek Verb

put/set one's house in order

işini düzene sokmak/yoluna koymak/düzeltmek.

remain in a house during lifetime

ömür boyu bir evde yaşamak Verb

set one's house in order

toparlanmak Verb

set one's house in order

evine çekidüzen vermek Verb

set one's house in order

reformlar yapmak Verb

stay in the house

evde kalmak Verb

three vacancies in apartment house

apartmanda üç boş daire